Son günlerde Türkiye'nin gündemine oturan ve herkesin yüreğini dağlayan bir cinayet davası, 5 yaşındaki Melike'nin yaşamının sona ermesiyle bağlantılı olarak başladı. Küçük Melike, ailesi tarafından gördüğü şiddet sonucunda hayatını kaybetmiş ve cesedi bir gölde bulunmuştu. Davanın başlamasıyla birlikte Türkiye'de de çok sayıda insan hakları savunucusu, çocuklara yönelik istismarın sona ermesi için çağrıda bulundu. Baba ve üvey annenin ilk duruşması, toplumsal bir infial yaratırken, verilen ifadeler yürekleri dağladı.
Melike'nin ölümü, ailesinin içindeki karanlık dinamikleri gözler önüne serdi. Baba, 30'lu yaşlarında, üvey anne ise 25 yaşında. Aile içindeki gerginlikler ve yaşanan çatışmalar, Melike'nin çocukluğunu cehenneme çevirdi. Kız çocukları, her zaman korunması gereken, sevgi ve şefkatle büyütülmesi gereken bireylerdir. Ancak Melike, maalesef bunun tam tersini deneyimledi. İddialara göre, küçük kız sürekli bir psikolojik şiddet ve fiziksel istismara maruz kalmaktaydı. Üvey annenin bu süreçteki tutumları, olayın seyrini derinden etkilemiştir. Mahkemede, Melike'nin son günlerinde neler yaşadığına dair kanıtlar sunuldu. Tanıkların ifadeleri, Melike'nin uğradığı muamelelerin korkunçluğunu gözler önüne seriyor.
Melike'nin cinayeti, sadece bir aile dramı olmanın ötesinde, çocuk hakları ihlallerini gündeme taşıyan bir olay haline geldi. Türkiye genelinde birçok sivil toplum kuruluşu, Melike'nin adaletinin sağlanması için kampanyalar başlattı. Sosyal medyada da büyük bir destek buldu, #AdaletİçinMelike hashtag'i ile binlerce kişi, sessiz kalanların utancını ortaya koyarak, azınlık haklarından çocuk haklarına kadar birçok konuyu gündeme getirdi. Mahkeme önünde yapılan gösterilerde, "Çocuklarımızı koruyun!" pankartları açıldı. Melike’nin ailesinin dışında, toplumun her kesiminden insan, bu vahşet karşısında sesini yükseltmekte ve değişim talep etmekte. Artık, çocuklara yönelik şiddetin, sadece aile içindeki meseleler olarak görülmemesi gerektiği, somut bir şekilde herkesin dilinde.
Melike'nin davası, sadece bir adalet arayışı değil, aynı zamanda Türkiye'nin çocuk hakları konusundaki kamu bilincinin yükseltilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Hakim, davanın seyrine göre, failin ağır cezada yargılanması konusunda karar verecek. Türkiye'deki çocuk istismarı vakaları, son yıllarda artış göstererek toplumun gündeminde önemli bir yer edinmiş durumda. Melike’nin davası, umarız ki bu tür olayların önlenmesine dair bir ilk adım olur.
Bu dava sürecinde, yalnızca Melike için değil, tüm çocuklar için etkin ve kalıcı çözümler geliştirilmesi gerektiği konusunda toplum nezdinde bir bilinç oluşması hedefleniyor. Çocukların güvenliği, sadece ailelerin değil, aynı zamanda devletin ve toplumun en öncelikli görevleri arasında yer almalı. Çocuk istismarı ve şiddetinin son bulması için sivil toplum örgütleri, medyanın ve kamuoyunun desteği hayati önem taşıyor. Melike’nin hikayesinin ardında bırakacağı derin izlerin, toplumsal bir dönüşüm yaratmasını umuyoruz.
Baba ve üvey annenin duruşmaları, Türkiye genelinde birçok kişinin merakla takip ettiği bir mesele oldu. Her ne kadar adaletin tecelli etmesi süreci sancılı olsa da, bu süreçte toplumun voleybol oyunu gibi kenetleşmesi, Melike gibi daha birçok çocuğun geleceği için umudumuz olsun. Melike’yi unutmadık, unutmayacağız!